07.11.2021 20:31

İşte Lucas Podolski'nin ortağı

BUNDAN 30 yıl önce para kazanmak için gidilen Almanya, Türklerin pek çoğu için “Acı Vatan” idi. Ama o günler artık geride kaldı. Bu ülkeye gidip başarılı olup, iddialı işletmeler kuran pek çok Türk var. Metin Dağ da bunlardan birisi. Sabır, sebat ve çalışkanlığın başarıyı getireceğini gösteren bir örnek. Kendisiyle görüşmeye gittiğimizde Dağ, hemen cep telefonuna gelen mesajdaki fotoğrafları gösteriyor. “Köln’de bu sabah açılan yeni lokantamız” diyor, ardından “Daha birkaç saat oldu açılalı, ama bakın hemen önünde kuyruk olmuş” diye de ekliyor keyifle... Fotoğraflarda lokantanın siyah-beyaz renklerden oluşan duvarlarında ve tezgahının üzerinde büyük harflerle “Mangal X Lukas Podolski” yazıyor.

2021 HEDEFİ 15 MİLYON EURO

Bu lokanta, Şanlıurfa doğumlu Dağ’m, Antalyaspor’da oynayan meşhur Alman futbolcu Lukas Podolski ile eşit ortak olduğu Mangal Group’un 14’üncü dükkanı. Köln merkezli olarak Almanya’da beş kentte faaliyet gösteren Mangal Group, günde yaklaşık 20 bin kişiye hizmet veriyor ve bu haliyle 2020’yi 11 milyon euro ciroyla kapattı; 2019’da bu rakam 9.2 milyon euro’ydu. 2021 beklentisi ise 15 milyon euro. Yaklaşık bir buçuk katlık bu artışın kaynağı geçen sene sonunda yine “Mangal X Lukas Podolski” markasıyla girdikleri paketlenmiş gıda ve içecek işi. 1.5 dakikada yemeye hazır hale gelen paketlenmiş hazır dönerleri şu anda Rewe, Kaufland ve Hit gibi Almanya’nın büyük market zincirlerine ait 5 bin noktada yer alıyor. Dağ, 2021’in ilk üç ayında 300 bin adet sattıklarını söylüyor.

YENİ ÜRÜNLER GELİYOR

“Yeme-içme işinde dünyanın, gençliğin gidişatı hazır ve hızlı yemek” diyen Dağ, sözlerine şöyle devam ediyor: “Biz gıda şirketi olmak istiyoruz, iyi bir markamız, her şeyi yapabilecek gücümüz ve üretim ağımız var. Talep de var çünkü ürünümüz iyi. Bu işi çok büyüteceğiz.”

Lukas Podolski de beş yıl önce bir döner dükkanıyla başlayan ve zincir restoranlara dönüşen Mangal’ı daha da büyüteceklerini söylüyor. “Metin ile işi nasıl daha ileri taşıyabileceğimizi neredeyse her gün konuşuyoruz. Şimdi yeni ürünler geliyor ama acele etmiyoruz ve her işin gelişimini görmek istiyoruz” diyor.

Ortakların planı bu sene bitmeden tavuk döner, falafel, etli ekmek, lahmacun, pizza, cips, sos çeşitleri gibi paketlenmiş yeni ürünler çıkarmak. 2022 için hedefleri, paketlenmiş gıda işinin 14 milyon euro hacme ulaşması. Diğer taraftan ürün portföylerine içecek de ekleniyor. Önümüzdeki ay kendi markalarını taşıyan ayran, su ve gazozları (Luk’n Dag markasıyla üretilecek) marketlere girecek. “Bir de cips işi var” diyor Dağ, “O da hazır, paketlerine kadar...”

ALMANYA'NIN ZORLUKLARI

Metin Dağ, Avrupa geneline yayılmaya hazırlanan bu operasyonun hayalini, Almanya’ya tek başına ayak bastığı gün kurmaya başlamış. Dağ, Urfalı bir ailenin beş çocuğundan üçüncüsü. Babası fırıncıymış. Küçük yaştan itibaren çalışmaya başlamış, ilkokuldan itibaren önce fırında babasına yardım etmiş, sonrasında bir sabun fabrikasında işçilikten simitçiliğe ve ayakkabı boyacılığına birçok işte çalışmış. Dağ, “ilkokul sonrası okumadım çünkü çalışmak zorundaydım” diyor.

Almanya’ya 14 yaşında giden Dağ, ülkedeki ilk yıllarını Köln kırsalında geçirmiş. Tek göz odada kaldığını, gündüzleri okula gidip sonrasında tarlalarda çalıştığını anlatıyor, iki sene sonra bir Türk lokantasında bulaşıkçı olarak çalışmaya başlamış. Sonrasında birçok farklı lokantada benzeri işler yapmış. Bu dönemi hayatının en zor günleri olarak hatırlıyor. “Almanya’daki çoğu gurbetçi gibi askı üreten bir fabrikaya girdim ama sadece üç ay çalışabildim çünkü çocukluğumdan beri tutkum da, yeteneğim de yemekti. Hayalim ise hep kendi yerimi açmaktı.”

Bu hayalini 2000’de gerçekleştirdi. 1996’da Almanya’ya gelen ağabeyi Salih Dağ ile 25 metrekarelik bir dükkanda “Edessa Kebap” isimli bir dönerci açmışlar. 10 bin euro sermayeyle kurdukları ve tüm işleri ağabeyiyle ikisinin yaptığı bu dükkanı üç yıl sonra kapatmışlar. Sonrasında tekrar Türk lokantalarında çalışmaya başlamış.

BAŞARISININ SIRRI FARKLILAŞMAKTA

îki-üç yıl böyle geçmiş. Ama kendi işini kurma hayalini hiç bırakmamış. “Para biriktiriyor, kıt kanaat geçiniyordum. Çünkü elime fırsat geçerse daha iyisini yapabileceğimi biliyordum” diyen Dağ, kuracağı yerin ismini de (Mangal) o dönem bulduğunu, ortada hiçbir şey yokken logosunu bile tasarlattığını söylüyor. Dağ, Mangal’m tabelasını 2008’de asmayı başarmış. “Hemen tuttu, ilk ayda 60 bin euro ciro yaptık” diyor.

Metin Dağ, başarısının üründe farklılaşma olduğunu anlatıyor ve “Almanya’da Türkler olarak maalesef birbirinin kopyası işler yapıyor ve hep aynı şeyleri satıyoruz” diyor. “Bizim ise çok fazla çeşit kebabımız var. Mangal’da Cağ Kebabı ile bunu yaptım ve döner dışında başka bir lezzetin de olduğunu gösterdim” diyen Dağ, Mangal’ı açmadan İstanbul’a gelip Gaziosmanpaşa’da cağ kebap satan bir restoranda çalıştığını, işi öğrendiğini ve baharatına kadar tüm malzemeleri Türkiye’den alıp Köln’e döndüğünü anlatıyor.

VE ORTAKLIK KURULUYOR

Cağ kebabı ile ürünü farklılaştırmanın dışında kaliteyi her şeyin önüne koyduğu bir strateji izlemiş. Dağ, “Mangal’ın taahhüdü, kaliteli, hakiki et yedirmek. Ekmeği bile biz yaparız ve en fazla yarım saat önce fırından çıkmış ekmeği sunarız. Artık müşteriler eskisi gibi değil, ne yediğini bilmek istiyor ve sağlıklı olmasını bekliyor. Güzel bir şey yedirdiğinde ise karşılığını seve seve veriyor” diyor.

Mangal Restoran bugün alanında tek. Dağ, ortağı Podolski ile tanışmasını, Köln’ün bugün en bilinen mekanları arasında yer alan, Türk ve Alman ünlü isimlerin uğrak yeri olan bu restorana borçlu. O dönem (2015) Galatasaray’da oynayan Podolski, memleketi Köln’e geldiğinde sık sık Mangal’a uğrar, yemek yermiş. “Metin aynı zamanda komşum, Köln’deki evlerimiz yan yana sayılır” diye anlatıyor Podolski, “Bir gün onun restoranında oturuyorduk, o dönem Galatasaray’dayım. Konuşurken neden ortak olmuyoruz dedik ve ortaklık böyle başladı.”

İlk planları bir steakhouse açmakmış. Hatta bir yer tutup inşaatına da başlamışlar. Ama bir gün, o dönem Japonya’da Vissel Kobe kulübünde oynayan Podolski’den “steakhouse yerine döner restoranı açalım” mesajı gelmiş. Podolski neden döner restoranı istediğini, “Türkiye benim ikinci vatanım, burayla ilgili her şeyi seviyorum” diye açıklıyor, ayrıca ilk futbola başladığı günlerinden bir anısını paylaşıyor: “Döneri o kadar severim ki, çocukken maçlara giderken öncesinde döner yerdim. Hatta iki tane alır, birini de maçtan sonra tramvayla eve dönerken yerdim.”

"TAM BİR İŞKOLİK"

Kuşkusuz Mangal Group’un büyümesinde Podolski, katalizör işlevi gördü. Dağ da, “Lukas hem sermaye hem beynini koydu. Gece, gündüz çalıştı” diyor ve ekliyor: “İşleri fiilen yönetmiyor ama arka planda her şeyi biliyor. Manevi tatmin de duyuyor.” Podolski ise ortağı için “Metin tam bir işkolik. Sabahtan akşama kadar işiyle yaşıyor. İkimizin de hikayesi aynı. Aynı benim gibi başka bir ülkeden Almanya’ya gelip sıfırdan başladı, bulaşıkçılık dahi yaptı ve küçük bir lokantayla başlayıp hayallerinin peşinden giderek başarıya ulaşılabileceğini gösterdi” diyor.

Bu başarı şimdi daha da büyümeye hazırlanıyor. Dağ, “İddia ediyorum ki, Almanya’da bir dönem ölen döner piyasasını tekrar ayağa kaldırdık ve insanlara tekrar sevdirdik. “Şimdi hedefimiz önce Almanya’nın tamamına sonra Avrupa’nın geneline Mangalları taşımak...” diyor.

—————

Geri